Kayıtlar

Mayıs, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

N. H. Kleinbaum - Ölü Ozanlar Derneği

Welton Akademisi oldukça sıkı kuralların işlediği, gelenekselleşmiş yapının dışına bir adım dahi çıkmayan son derece disiplinli bir okul. Daha ilk dakikadan disiplin, gelenek, yetkinlik ve onur ilkeleri yeni başlayan öğrencilerin hafızasına kazınıyor.   Aileler erkek çocuklarını bu okula yatılı olarak vererek en iyi üniversiteleri kazandırma sözünü müdürden alıyor. Adeta askeri disiplin ile işleyen okulda "anı yaşamak" hiçbir zaman mümkün olmuyor. Ta ki okula gelen yeni edebiyat öğretmeni Mr. Keating derslere girene kadar.  Yeni öğretmen farkını ilk dakikalardan hissettirir. Ona ya Mr. Keating ya da oh captain my captain diye seslenebilirsiniz.  Artık bir şiiri anlamak için ölçüm araçlarına ihtiyacınız yoktur. Tutkularınız ve hisleriniz sizi yönlendirecektir.  Şunu da unutmamanız lazım; asıl önemli olan ne istediğinizdir, ailenizin ya da okulunuzun ki değil. Carpe Diem! (Anı yaşa). "Ormanda yol ikiye ayrıldı ve ben hep daha az kullanılanı seçtim. Bu hayatı

Sinan Akyüz - İncir Kuşları

Böyle bir kitap yazdığı için yazara defalarca teşekkür etmek istiyorum. Yakın tarihimizde olmuş bu büyük vahşeti sadece "Srebrenica Katliamı"ından ibaret sanmak ne büyük yanılgı. 1992-1995 yılları arasında vahşice katledilmiş on binlerce Boşnak... Tarih kitaplarında pek de yer alamayan gerçekleri başarılı ve özverili yazarlarımız sayesinde öğrenme imkanı buluyoruz neyse ki. Bizlere lisede Montaigne'nin denemeleri gibi kitapları okuturlardı. İlgimizi de çekmediği için bir nebze bile istifade edemedik o tarz kitaplardan. Ama madem ki amaç kitap okutmak; o halde İncir Kuşları tarzında hem öğreten hem de insanı şöyle bir sarsıp kendine getiren kitaplar çok daha mantıklı bir seçim gibi duruyor. İlk başlarda bir bahar havası esiyor. Suada ve Tarık -konservatuvar öğrencisi iki genç- daha birbirlerini yeni bulmuşken savaşın aniden başlamasıyla farklı yerlerde kalıyorlar. Tarık Saraybosna'da, Suada ise Milyevina'da...  Bu savaşın altında yatan neden Sırpların I. K

Sabahattin Ali - İçimizdeki Şeytan

"Yaşayışımıza ve etrafımıza şekil vermek arzusuyla dünyaya gelmekten ise hayatın ve muhitin verdiği şekli kolayca alacak kadar boş ve yumuşak olmak daha rahat, daha makul değil miydi?" "İçimizdeki Şeytan" iki ana kahramanın gözünden hayatı ele alan bir kitap. Bazen olayların Macide tarafını bazen de Ömer tarafını okuyoruz. İlk başlarda Çalıkuşu havası verdiği için çok seveceğimi düşündüm ama kurgu konusunda beklentilerimi karşılayamadı. Okuduğumuz romanın bilim kurgu olduğunu bilsek olağanüstülükleri yadırgamayız ama böyle bir kitap için sıradan iki insanın gerçek olamayacak seçimlerini görüyoruz. Örnek vermek gerekirse bu iki karakter birgün aynı evde kalıyorlar ve sabahında "karıcım", "kocacım" diye konuşmaya başlıyorlar ve bu böyle devam ediyor. Bir başka konu da diyalogların mantıklı olmaması. Bir karakter söz aldığında bazen 2-3 sayfaya kadar aralıksız konuşabiliyor. İlk defa böylesiyle karşılaştım.  Kitap kötü mü? Bu saydıklarım dı

Elif Şafak - Ustam ve Ben

Bir sonraki kitabı 3 günde bitirdim lakin Ustam ve Ben aylarca çantalarımda ya da  kitaplığımda süründü durdu. Osmanlı dönemine ait anekdotları ilgiyle dinliyorum ama okurken nedense bir türlü kendimi kaptıramıyorum.  Kitap Osmanlı'nın yükselme devrinde geçiyor. Mimar Sinan'ın kalfası ve beyaz bir filin bakıcısı olan Cihan'ın Osmanlı topraklarındaki hayatı ele alınıyor. İlk sayfalarda ustaca yazılmış süslü cümleler bana sanki şiir okuyormuşum hissini verdi. Burada "Elif Şafak" farkı ortaya çıkıyor elbette. Mesela: "İstanbul dediğin unutkanlıklar şehri. Orada her şey suya yazılmış. Ustamın eserleri hariç, onunkiler taşa kazınmış. O taşlardan birine bir sır sakladık. Çok zaman geçti üzerinden, nice alametler birikti ama hala orada olmalı, bıraktığımız noktada. Bilmem bulan çıkar mı? Bulsa bile anlar mı? Ustamdan kalan yüzlerce eserden ve binlerce taştan bir tanesi var ki, altında gizli arzın merkezi." Ana karakterimiz Cihan beyaz fili Çota'y

Reşat Nuri Güntekin - Çalıkuşu

Bir genç kızın sevdiği adamın okuyacağını umarak yazdığı günlüktür Çalıkuşu. Benim ve birçoklarının çocukluk kahramanı Feride'nin öyküsü... Ortaokuldayken okuma saatlerinde tanıştığım kitaptır. Geçenlerde bir kez daha okuma şansı buldum. Bu öyle bir kalemle yazılmış ki okurken Feride'nin ta kendisi oluveriyorsunuz. Açıkçası kitabın bir erkek tarafından yazıldığına hala inanamıyorum çünkü "kadın ruhundan anlamak" her erkeğe nasip olmaz herhalde =) Öyle ki Feride yaşadığı olaylara ne tepki verse ya da neler hissetse ben olsam ben de böyle yapardım diyerek okudum. Aslında bu kitabı bu yüzden seviyorsunuz. Dedim ya Feride oluveriyorsunuz...  Kendi ayakları üzerinde durmak zorunda olan eğitimli bir kadındır. Evli, bekar, genç, yaşlı fark etmeksizin mahalledeki erkeklerin dikkatini güzelliği ile çektiği için bir türlü aynı yerde uzun süre kalamaz.  Hayat ona sevdiği adamın ihanetiyle sevmediği adam(lar)ın sadakatini sunar, ne acı. Bu ve buna benzer birçok y

Band of Brothers

Resim
Sinema tadında oldukları için mini dizileri izlemekten çok keyif alıyorum. Hem sezon sezon uzun yıllar takip etmek zorunda kalmıyoruz hem de bu tarz projeler sanki daha özenilerek yapılıyor.  Band of Brothers izleyenlere Er Ryan'ı, oynayanlara da Call of Duty'i hatırlatacaktır. Çünkü savaş sahnelerinde ve arka plandaki seslerde oldukça büyük benzerlikler var. İlk bölümlerde 506. Alay'ın 101. Hava Gücüne bağlı Easy Bölüğü'nün zorlu eğitim günleri ele alınıyor. İzlerken onlarla beraber savaşa hazırlanıyor, yoruluyor, hastalanıyor ve yalnız hissediyorsunuz. Hatta Friends dizisinden tanıdığımız Ross da burada bildiğimiz Ross'dan çok farklı bir karakterle karşımıza çıkıyor. Bölüm başlarında ve sonlarında o günleri gerçekten yaşamış ve dizide de canlandırılmış kişilerin anlatımları mevcut.   İçeriğini anlatma gereği duymuyorum zira izlemek isterseniz hali hazırda 10 bölümlük bir dizi zaten. Savaş sahneleri çok başarılı ve gereksiz Amerikan milliyetçiliği yok (

J. D. Salinger - Çavdar Tarlasında Çocuklar

Onlarca roman okuduktan sonra hemen hepsi bir yerden itibaren aynılaşmaya başlıyor. Anlamlandıramadığımız 1. bölüm, karakterlerin tanıtılmaya başlanması, bir anda olayların akıl almaz tempoyla başlaması, koşuşturmaca ve çoğunlukla mutlu son... Holden'ın hikayesi ise alışılmışın oldukça dışında. Bu kitapta neyin neden anlatıldığını ve daha sonra nereye bağlanacağını çok da umursamıyorsunuz. Okuyorsunuz o kadar.  Holden sadece bir dersten geçebildiği için Pencey'den atılan oldukça vasat bir öğrenci. Her şeyden nefret ediyor; okuldan, filmlerden, çoğu müzisyenden, arkadaşlarından ve daha birçok şeyden. Onun için tek değerli şey ölen kardeşi Allie ile diğer kardeşleri Phoebe ve D.B. En merak ettiği konu ise parktaki ördeklerin kışın sular buz tuttuğunda nereye gittikleri.  "İşin gülünç yanı; bir yandan böyle palavra sıkarken, bir yandan da başka bir şey düşünüyordum. Ben New York'luyumdur. Central Park'taki gölü düşünüyordum, şu Güney Central Park'taki

John Steinbeck - Fareler ve İnsanlar

Neden bilmiyorum önceleri ince kitapları çocuk kitabı olarak yaftalardım. Hatta ortaokulda bile ince kitap okumazdım. 25 yaşındayım ve daha yeni yeni bu çizgiden çıkıyorum =) Bunu da Fareler ve İnsanlar ile başardım. " Yalnızlığa terk edilmiş umarsız insanların öyküsü... " Hikayemiz George ve Lennie adındaki iki arkadaşın başından geçen olayları anlatıyor. George sıradan herhangi bir kısa dönem işçisi. Lennie ise iki üç kişinin yapabileceği işi tek başına yapabilen ama konu zekaya gelince çocuktan bile beter olan bir karakter.  Fareler ve İnsanlar hakkında yazılanları okuduğumda iki iyi arkadaşın birbirini her koşulda koruduğu ama kaderin bir oyunuyla sonlarının çok farklı yazıldığını düşünmüştüm. Okuduktan sonra bu yorumlara hak vermenin yanında bazı çelişkilere de düştüm.  İnsanları önemsememizin nedeni onları gerçekten sevmemiz mi? Dostlarımızı ölümüne savunduğumuzda aslında söz konusu farkında olmasak bile kendi çıkarımız mı? Cevaplayamadığım soru

Franz Kafka - Milena'ya Mektuplar

Merhabalar! 2017'nin bahar aylarının gelmesiyle Denizli'de çok büyük bir kitap fuarı etkinliği gerçekleştirildi. Öyle ki Akdeniz bölgesi dahil çevre illerden çokça ziyaretçi akın akın fuara katılım gösterdi. Hali hazırda kitap okumayı alışkanlık haline getirmiş bireyler için çok büyük bir lütuf ama hayal dünyasını zenginleştirmeye muhtaç çocuklar ve benim gibi önceden çok okurdum ama artık vakit bulamıyorum-cular için taze kan etkisi yapıyor bu tip etkinlikler. Metrekarelerce alanda mis gibi kağıt kokusunun efsunuyla bir raf dolusu kitabı sırtlayıp evime götürdüm ben de =) Kitaplarını veya yazılarını hiç okumamış olsak bile adını hemen hepimizin duyduğu Franz Kafka.. Kendisinin Milena'ya Mektuplar kitabından amatörce bahsetmek istiyorum.  Çok duygusal ve çekingen bir adammış bu Kafka.. Gerçek yaşantısında başkalarında hayran olunacak şeyler bulurmuş hep. Kendisini ise aşağılarda görürmüş. Mesela çalıştığı kurumdaki patronu daktiloda hızlı yazabiliyor diye ona h