Kayıtlar

Eylül, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Prison Break

Resim
İzleyeli epey zaman oldu ama hala hafızamdan silinmeyecek ve yeri çok başka olarak kalacak bir dizi. Bence yaşattığı heyecan bakımından daha iyisi yok. Bunu şuna dayanarak söylüyorum; sık sık videoyu durdurup kalp atışlarımın normale dönmesini beklemek zorunda kalmıştım izlerken.  Prison Break aslında çoğu kişinin hapishaneden kaçış konulu dizi olarak bildiği hit olmuş bir yapım.  Michael Scofield aslında örnek bir vatandaş, suçla işi olmayan işinde gücünde bir yapı mühendisidir. Abisi Lincoln Burrows ise tam aksine başını belaya sokmuş ve kötü adamlarla iş yapmış, en sonunda soluğu hapishanede almış bir baş belası. Lincoln idam cezasına çarptırılmış bir mahkum olsa da esas suçlu o değildir. Yine de bunu ispatlayabilecekleri kadar vakitleri yoktur ve Michael abisini kurtarmak için kasıtlı olarak suç işleyerek aynı hapishaneye girer.  Olayların sonraki akışı tamamen çok zekice kurgulanmış ve her bir adım çok daha öncesinden hesaplanmış olarak devam ediyor.  Bir

Sense8

Konusu müthiş, karakterlerin hepsi ayrı çekici ama işlenişi ve verilen mesajlar klasik netflix standartlarında. Hepsi hakkında bir şeyler yazacağım. 8 ana karakter var dizide. Hepsinin anne babası var ve hatta farklı farklı ülkelerden insanlar ama duyusal anlamda kardeşler. Yani kendi anneleri dışında onları birbirine bağlayan farklı bir anneleri daha var. Ne zaman birinin yardıma ihtiyacı olsa, boşta olan bir duyusal kardeşi oraya gelebiliyor. Sadece onlar birbirlerini görebiliyorlar çünkü gelen kişi aslında fiziksel anlamda orada bulunmuyor. Onun özellikleri (dövüşebilme, yalan söyleyebilme vs.) o anlık diğerine geçiyor. Biraz karışık ama izleyince böyle gelmiyor tabi :) Karakterler ise birbirinden çok farklı. Bilim adamı, oyuncu, hacker, polis, dj, otobüs şoförü gibi farklı farklı mesleklerden geliyorlar. Hepsini o kadar seviyor ve sahipleniyorsunuz ki uzun süre kimin favoriniz olduğunu seçemiyorsunuz bile. Gelelim netflixin her diziye eşcinsellik, gay veya lezbiyen ka

Albert Camus - Düşüş

Çokça alıntı yaparak yorumlamam gereken bir kitap zira herhangi bir kurgu, dialog veya olgu ile sınırlı değil. Çerçevesi çok geniş ve manası çok derin. Avukat Jean Baptiste Clemence'in barda karşısına çıkan biriyle kurduğu ama monolog olarak bize yansıttığı bir kitap. Kendi mesleğiyle alakalı olduğu halde sık sık yargı üzerine olumsuz yorumları ve eleştirileri bulunuyor.  Sürdürdüğü tek taraflı konuşmasında ilk başlarda övünürken sonrasında geçmişten beri kendisini esir almış vicdanıyla hesaplaşması dikkat çekiyor. Kendi yaptığı ikiyüzlülükleri çekinmeden anlatmaya başlıyor ve bir yönüyle topluma da ayna tutuyor. İntihar öncesi atıldığına emin olduğu bir çığlık sonrası yardıma koşmak yerine zaten çok geç olduğuna vicdanıyla kısa bir hesaplaşma yapıp karar veriyor ve yoluna devam ediyor mesela. Hayat saçma ama intihar etmek daha saçma demek istiyor. Aslında bu hareketiyle toplumun geldiği duyarsızlık seviyesi hakkında farkındalık oluşturma niyetinde. Ölüm olgusu y