Albert Camus - Düşüş

Çokça alıntı yaparak yorumlamam gereken bir kitap zira herhangi bir kurgu, dialog veya olgu ile sınırlı değil. Çerçevesi çok geniş ve manası çok derin.
Avukat Jean Baptiste Clemence'in barda karşısına çıkan biriyle kurduğu ama monolog olarak bize yansıttığı bir kitap. Kendi mesleğiyle alakalı olduğu halde sık sık yargı üzerine olumsuz yorumları ve eleştirileri bulunuyor. 

Sürdürdüğü tek taraflı konuşmasında ilk başlarda övünürken sonrasında geçmişten beri kendisini esir almış vicdanıyla hesaplaşması dikkat çekiyor. Kendi yaptığı ikiyüzlülükleri çekinmeden anlatmaya başlıyor ve bir yönüyle topluma da ayna tutuyor.

İntihar öncesi atıldığına emin olduğu bir çığlık sonrası yardıma koşmak yerine zaten çok geç olduğuna vicdanıyla kısa bir hesaplaşma yapıp karar veriyor ve yoluna devam ediyor mesela. Hayat saçma ama intihar etmek daha saçma demek istiyor. Aslında bu hareketiyle toplumun geldiği duyarsızlık seviyesi hakkında farkındalık oluşturma niyetinde.

Ölüm olgusu yazarın "Yabancı" isimli romanında da çok vurgulanmıştı. Düşüş'te de aynı izler var.
Ama biliyor musunuz niçin ölülere karşı hep daha dürüst ve cömertizdir? Nedeni basittir! Onlara karşı bir yükümlülüğümüz yoktur.
Yaşadıklarını anlatmanın yanında toplumu da ağır bir şekilde eleştiriyor. İnsanların ne kadar duyarsız olduklarını, ölümün bile toplum içinde çok önemsiz kaldığını vurguluyor.
Birçok insan gibi onlar da, adlarının karanlıkta kalmasına dayanamıyorlardı artık ve sabırsızlık onları nahoş aşırılıklara götürebiliyordu kısmen. Ün kazanmak için insanın kapıcısını öldürmesi yeter. Ne yazık ki geçici bir ün söz konusudur burada...Suç hep sahnenin önünde işleniyor , ama suçlu orada ancak kısa bir süre için yer alıp hemen başkasına terk ediyor yerini.
Sorguladığı sayısız kavram var aslında. Vicdan, ahlak, özgürlük, adalet...
Kısacası mutlu yaşabilmem için, seçtiğim varlıkların hiç yaşamamaları gerekliydi... ... Kendim hiçbir şey ödemeden her şeyi istediğim, onca insanı hizmetime koşturduğum, onları birgün elimin altında bulunduracak biçimde buzdolabına kaldırdığım o dönemi düşündüğüm zaman, içimde uyanan tuhaf duyguyu nasıl adlandıracağımı bilemiyorum. Acaba utanç değil miydi bu?
Aslında anlattığı sadece kendisi veya kendi toplumundaki insanlardan ibaret değildir. Okurken kendimizden de çok şey bulabileceğimiz, tek seferlik okumanın asla yeterli gelmeyeceği bir eser. 
Söz konusu olan, altını çizin bunun, herkesten daha zeki olmak inancı ile yaşamaktan başka bir şeydi. Kaldı ki bu inanç, onca ahmak tarafından paylaşıldığı için herhangi bir sonuç doğurmuyor.
 Hızlı okumak bu kitap için sonuç vermez hatta bazı paragrafların tekrar tekrar okunması gerekiyor. 


Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 102
Türkçesi: Hüseyin Demirhan



Yorumlar

En çok okunanlar

Fyodor Dostoyevski - Timsah

Jack London - Yıldız Gezgini

How I Met Your Mother